Onu bu başarısına sürükleyen en önemli şey, kuşkusuz ki kurduğu şirketleri duygusal bağlar olmadan satarak iş dünyasında başarılı bir strateji izlemesi.
Şirketleri satarak elde ettiği gelirle yeni girişimlere yatırım yaparak istihdam yaratmaya odaklanan Akın, bu yaklaşımıyla Türkiye’de adını duyuran ender iş insanlarından birisidir.
Onun hikâyesi, makine mühendisliği okumakla başladı.
Hamdi Akın‘ın yaşamı, İstanbul Fatih’te başlasa da hayatının büyük bölümünü geçirdiği ve kendini geliştirdiği yer Ankara’dır. Ankara’da makine mühendisliği bölümünü bitiren Akın, ailesinin memuriyet beklentisinin aksine kendi işini kurmaya karar verir. Mezun olup devlet memuru olma yolunu seçmek yerine, kendi yolunu çizmek istedi.
Gençlik yıllarını anlatırken, “Memur olmayacağımı, bir devlet dairesine girmeyi düşünmeyeceğimi biliyordum.” ifadesiyle kendi kararlılığını vurguluyor. Mezun olduktan hemen sonra buhar kazanlarından esinlenerek küçük bir atölyede kalorifer kazanları, buhar kazanları ve ısı makineleri üretmeye başlayarak meslek hayatına da böylece atıldı.
1975’te, henüz 21 yaşındayken ilk çekini imzalayarak iş dünyasına giriş yaptı.
Bu dönemde, kazanların fuel oil ve kömüre dönüştüğü bir zamanda işleri hızla büyüdü. Aynı anda Eczacıbaşı ve Demirdöküm’ün bayiliğini de üstlendi. 26 yaşından 36’ya, oradan da 46 yaşına kadar olan süreç, Hamdi Akın’ın en yoğun olduğu dönemlerdi. Zaman içinde, küçük bir atölyede başlayan işleri büyüyerek farklı sektörlere yayılıyor.
İnşaattan madenciliğe, turizmden özelleştirme ihalelerine, havalimanı işletmeciliğinden otomobil muayene istasyonlarına, otelcilikten restoran işletmeciliğine, konuttan deniz taşımacılığı sektörüne kadar geniş bir yelpazede, her birinin üzerinde Hamdi Akın ve Akfen Holding’in imzası bulunuyor. Hamdi Akın, bu çeşitliliği tek bir sektörde sıkışmamaya bağlıyor.
İş hayatına girerken bir hedefi yoktu.
1986’da kendi işi olan Akfen’i kurarak inşaat, turizm ve ticaret sektörlerine giriş yaptı. Bu atılım da aslında hayatının dönüm noktasını oluşturdu. İş hayatındaki en önemli başarılarından biri kuşkusuz TAV Havalimanları Holding’i kurmaktı. Türkiye’de ve dünyanın birçok bölgesinde havalimanlarının işletmesini üstlendikten sonra 1997’de TAV’ı Tepe Grup ile birleştirdi ve ortaya büyük bir ortaklık çıktı.
Bu başarısı, TAV’ı uluslararası bir marka olma yolunda ilerletti. Ayrıca 1999’da Türkiye İnsan Kaynakları Vakfı’nı da kurarak vakıf hizmetlerinde de adını duyurmayı başardı. Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın kurucularından da birisidir.
Akfen Holding, TAV Havalimanları Holding’de kalan hisselerini 2022 yılında Aeroports de Paris Group şirketine devretti.
Hamdi Akın, önce bir hedef belirleyip ona odaklanmayı destekleyen birisi olmadığını söylüyor. “Hiç hayal kurmadım, hedefim şu olur” gibi düşüncelerinin hiç olmadığını dile getirerek mevcut işine odaklanmanın, günlük işlerine konsantre olmanın ne kadar önemli olduğunu da belirtiyor.
Rastladığımız pek çok motivasyon konuşmasında “Önce hayal edin, sonra hayallerinizi gerçekleştirmenin peşinden koşun.” derler. Hamdi Akın’ın düşünceleri ise bu fikre tamamen ters olmuştur.
Şirket denilen şey, içeride çalışanların olduğu bir varlık. Kendisini onun hissedarları olarak gören Akın, hiçbir zaman tersini düşünmemiş.
Hissedarlar hisselerini değiştirebilirler mantığıyla hareket ettiği için çalışanların şirket ne kadar el değiştirirse değiştirsin kalacağını söylüyor. Akın’ı diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de belki çalışanların daha iyi bir duruma gelmesi için hisse değişimi yapılması gerekiyorsa, bu zaten yapılmalıdır mantığında olması. Şirketin satış anında, alış anından daha mutlu olmasını şu sebeplere bağlıyor:
“Çünkü almak hep benim irademde oldu. Gittik, parayı verdik, aldık. Ama satmak sizin iradenizde değil, alıcının iradesinde. Alıcıyı ikna etmek, alıcının elinde çekiyle sizin peşinizden koşuyor olması… O an, iş bittiğinde, imzalar atıldığında ve o çekin sizin hesabınıza geçtiği an, bence en mutlu ve en başarılı gün. Bir şey satmak çok önemli, almak değil; almak çok kolay.”
Hamdi Akın, aslî görevini ‘hissedarları olduğu şirketlerde hisse devirleri yaparak para kazanmak, o parayla yeni şirketler kurup yeni istihdam alanları yaratmak’ olarak tanımlamakta.
Ona göre, girişimcilik aslen istihdam yaratmaktır. Girişimciliği de bu yüzden bir şeyi keşfetmek, bir şeyden para kazanmaktan çok istihdam olarak gördü. Sıfırdan satarken de sermaye birikiminin olabileceğini gösterdi ve 2006 yılında yılın iş insanı ve girişimcisi seçildi.
Girişimci olacağını düşünerek bu yola çıkmadı, yoldayken seçimlerini yaptı.
Aldığı ödülü, kazandığı ünü girişimci olmak için gerçekleştirmediğini, bunu kendine bir iş olarak gördüğü için yaptığını her seferinde yineleyen Hamdi Akın, TAV’ı alıp büyütmek zorunda kaldığından bahsederken TAV’ın sadece İstanbul Havalimanı ile kalamayacağını, yoksa çok basit bir yatırım olarak kalacağını belirtmektedir.
Akın için itibarın ne kadar önemli olduğunu ve kendisine bunu motto olarak benimsediğini görüyoruz. Günümüzde artık neredeyse her iş insanının itibar birikimi genellikle para oluyor. Ona göre ise gerçek itibar; yanında çalıştırdığı insan sayısı, kurduğu şirketler ve verdiği ekmeğin miktarıyla ölçülmeli.
Hamdi Akın, yeni başlayanlara da önemli bir tavsiye veriyor: “Kazanırsınız da kaybedersiniz de; önemli olan, ona başlamak. Kazanacağım diye başlarsanız olmaz, ben bu işi yapacağım diye başlayacaksınız. Yaptığınız işi piyasa değerlendirecek; artı mı, eksi mi değerdir piyasa belirleyecektir. ‘Bu işten ben bu kadar para kazanacağım’ demek yanlış. ‘Ben bu işi yapacağım, ben bu işi becereceğim’ demek doğru.“
İş hayatına genç yaşta, küçük bir atölyede başlayan başarılı iş insanının 2005’ten bu yana 10 milyar doların üzerinde iş yaptığı biliniyor. Şu anda maden, sağlık, konut, otelcilik, restoran işletmeciliği, liman ve enerji sektörlerinde yoluna devam etmekte. Bugün ise kendisinin serveti 1,3 milyar dolar olarak biliniyor.