Hollanda’nın Rotterdam kentindeki bu olay, bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi. Bir insan hakları örgütü olan Safeguard Defenders’ın bu gizemi gün yüzüne çıkarmasıyla birçok kişinin aklında aynı soru belirdi: Çin hükûmeti yurt dışında neden ve nasıl polis karakolları işletiyor?
Sıradan bir bina, sıradan olmayan bir hikâye. Rotterdam’daki bu “polis karakolu”, aslında Çin hükûmeti tarafından gizlice yönetiliyor.
Çin hükûmetinin resmî açıklaması; bu karakolların, yurt dışında yaşayan Çinlilere ehliyet gibi devlet hizmetleri sunmak için var olduğu yönünde.
Ancak derinlemesine yapılan araştırmalar, bu karakolların aslında çok daha karmaşık ve tartışmalı amaçlar için kullanıldığını ortaya koymuş. Peki, bu durum uluslararası hukuk çerçevesinde nasıl bir yer tutuyor ve ev sahibi ülkeler ne diyor?
Hollanda, Almanya, İrlanda gibi ülkelerin hükûmetleri, kendi topraklarında izinsiz işletilen bu polis karakollarının varlığına şiddetle karşı çıktı.
Uluslararası hukuk açısından bakıldığında, bir ülkenin başka bir ülkede polis karakolu açması o ülkenin egemenliğine açık bir müdahale olarak görülür.
Ancak Çin, yüzyıllar boyunca komşu ülkelerle olan ilişkilerinde üstünlük kurmuş bir devlet olarak bu tür faaliyetleri ile yine gündemde.
Safeguard Defenders’ın raporu, bu karakolların dolandırıcılıkla mücadele etmek adına Çin vatandaşlarını takip etmek için kullanıldığını belirtse de durumun aslı çok daha vahim.
Bu karakollar; yurt dışında yaşayan ve hükûmeti eleştiren Çinlilere baskı yapmak, onları Çin’e dönmeye zorlamak ve hatta ailelerini tehdit etmek gibi yöntemlerle, Çin Komünist Partisi’nin siyasi kontrolünü sürdürmek için bir araç hâline gelmiş.
Çin’in bu faaliyetleri, WeChat gibi uygulamalar üzerinden de destekleniyor.
WeChat, yurt dışında yaşayan Çinlilere sosyal medya, haberler ve ödeme sistemleri gibi hizmetler sunarken aynı zamanda Çin hükûmetinin gözetim aracı olarak da işlev görüyor. Bu, Çin hükûmetinin sadece kendi sınırları içinde değil aynı zamanda küresel çapta da kontrol ve gözetim ağı kurduğunu gösteriyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre; Avustralya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri gibi liberal demokrasilerde okuyan pek çok Çinli öğrenci, hükûmetlerine şikayet edilmemek için kendilerini sansürlemek zorunda kalıyor.
Tayvan, Tibet, Tiananmen Meydanı veya Uygur Türkleri gibi hassas konularda kamuoyu önünde konuşanlar, ajanlardan tehditkâr telefonlar aldıklarını hatta ailelerinden durmaları için yalvaran telefonlar aldıklarını bildirmişler.
Peki, neden yurt dışındaki vatandaşlarını takip etmek için bu kadar çaba sarf ediyor?
Çin’in yurt dışında gizli polis karakolları işletmesinin tarihi ve politik kökenleri, Çin’in 2000 yılı aşkın bir süre boyunca imparatorlar tarafından yönetilmesi ve 1911’deki devrimle bu dönemin sona ermesine dayanıyor.
Devrim, yurt dışındaki Çin topluluklarının desteğiyle gerçekleşmişti. Bu da Çin Komünist Partisi’nin yurt dışındaki muhalifleri kontrol etme konusundaki endişelerini iyice artırmış.
Denizaşırı polis karakolları, yurt dışında yaşayan ve Çin hükûmetine muhalif olan Çinliler üzerinde kontrol sağlama aracı olarak kullanılıyor. Bu karakollar, vatandaşları Çin’e dönmeye ikna etmek, aileleri tehdit etmek ve muhaliflere baskı yapmak için çeşitli taktikler kullanıyor.
Çinli bir muhalif olan Wang Jingyu örneğini ele alalım.
Jingyu, kendisini Çin’e dönmeye ikna etmeye çalışan ve reddettiğinde bomba tehdidi iftirasıyla karşı karşıya kalan aramalarla taciz edildiğini bildirmiş. Geçtiğimiz yıl içinde 230.000’den fazla Çinli, hükûmet tarafından geri dönmeye ikna edilmiş.
Çin hükûmetinin muhalif vatandaşlarını kontrol altında tutmak için gelecekte hangi yeni taktikleri uygulayacağını merak etmedik değil.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimize aşağıdan göz atabilirsiniz: